Sude
New member
Bir Priz, Bir Yolculuk ve Bir Kalbin Bağlantısı…
Selam dostlar,
Uzun zamandır böyle içimden gelen bir hikâyeyi sizlerle paylaşmamıştım. Bazen insanın yaşadığı küçük bir olay, hayatın bütün anlamını anlatır ya hani — işte benim Çin’de bir prizle yaşadığım o küçük an, bana insan ilişkilerinin nasıl da bir “uyum” meselesi olduğunu hatırlattı.
Evet, yanlış duymadınız. “Çin’de hangi priz kullanılıyor?” sorusu, benim için teknik bir detay olmaktan çıktı; bir kadınla bir erkeğin birbirini anlama çabasında sembol oldu.
---
Uçağın İçinde Başlayan Sessizlik
O sabah İstanbul Havalimanı’nın kalabalığında göz göze geldik.
Ben — yani Murat — iş için Çin’e gidiyordum. Yanımda ekipten Zehra vardı. O her zaman olduğu gibi not defterini elinden düşürmeyen, detaylara dikkat eden, duygularıyla işini aynı potada eritmeye çalışan bir kadındı.
Ben ise her şeyin planla ilerlemesini isteyen biriydim. Harita, priz dönüştürücü, otel rezervasyonu, toplantı notları… Hepsi çantamdaydı.
Ama bir şeyi hesaplayamamıştım: kalbin insan planına sığmadığını.
Uçakta Zehra yanıma oturdu.
“Yanına priz dönüştürücü aldın mı?” diye sordu.
Ben hafifçe gülümsedim. “Benim adım plan Murat, unutur muyum hiç?”
O da güldü. “İyi, çünkü ben unuttum.”
O anda bilmediğim şey şuydu: Bazen biri bir şeyleri unutur ki, diğerinin kalbine dokunabilsin.
---
Çin’e İlk Adım ve Karanlık Oda
Pekin’e vardığımızda hava pusluydu, kalabalık gürültülü ama düzenliydi.
Otele girdiğimizde Zehra hemen bilgisayarını çıkarıp çalışmaya koyuldu.
Ama bir anda yüzü soldu. “Murat,” dedi, “bilgisayarın fişi girmiyor.”
Ben hemen çantamdan dönüştürücüyü çıkardım. “Merak etme, bende var.”
Fişi taktım, ama o an kıvılcım çıktı. Odada bir anlık karanlık…
Sigorta attı.
Zehra karanlıkta elini uzattı, bana dokundu. “Bazen her şeyi planlasak da, hayat kendi fişini çeker galiba.”
O kadar basit, o kadar derin bir cümleydi ki…
O an anladım: “Çin’de hangi priz kullanılıyor?” sorusu, sadece elektriği değil, insanı anlamanın da sembolüydü.
---
Erkek Mantığı vs. Kadın Sezgisi
Ben hemen otel resepsiyonuna indim. “We need power adapter,” dedim sert bir tonla.
Görevli bana gülümseyerek birkaç farklı adaptör uzattı. Ben çözüm odaklıydım; birini alıp çıktım.
Ama odada Zehra beni bekliyordu.
“Belki yanlış adaptördür, önce hangisinin uyumlu olduğuna bakalım,” dedi.
“Zehra, bu tip I — Çin standardı. Uyar,” dedim emin bir şekilde.
Takmaya çalıştım, oturmadı.
Bir an sustuk.
Sonra Zehra yumuşak bir sesle, “Bazen doğru olan bile yanlış yere denk gelebiliyor,” dedi.
O an utandım.
Çünkü haklıydı. Teknik olarak doğru olan, duygusal olarak uyumsuz olabiliyordu.
Tıpkı benim planlı dünyamla onun sezgisel kalbinin ilk günden beri çakışması gibi.
---
Bir Prizin Öğrettikleri
Ertesi sabah bir markete gittik.
Raflarda onlarca çeşit adaptör vardı: yuvarlak uçlu, düz uçlu, üç dişli…
Zehra birini eline aldı.
“Bak, bu üç farklı fişe uyum sağlıyor,” dedi.
Gözlerinin içi parlıyordu.
“İnsan da böyle olmalı aslında, değil mi Murat? Her farklı kalbe, her farklı ülkeye uyum sağlayabilmeli…”
O sırada içimden bir ses “evet” dedi ama dilim suskundu.
O an Zehra’nın empatisiyle, benim stratejik bakışım arasında ince bir köprü kuruldu.
Bir priz üzerinden…
Bir anlayış üzerinden.
---
Toplantı ve Dönüştürücü Kalp
Toplantı günü geldiğinde, Zehra sunumu açtı.
Çince karakterlerin arasında kendi notlarını görünce içim burkuldu.
Sunumun sonunda şöyle yazıyordu:
“Uyum, sadece voltajla değil; anlayışla da ilgilidir.”
Sunum bittiğinde Çinli yöneticiler alkışladı.
Ama ben Zehra’ya baktım, onun gözlerinde başka bir alkış gördüm.
Sanki ikimiz de o an, farklı dillerin, farklı kalplerin birbirine bağlanabildiğini anlamıştık.
Bir prizle başladık, ama kalplerin bağlantısıyla bitirdik.
---
Eve Dönüş ve Anlamın Devamı
Dönüş uçağında Zehra başını camdan dışarı çevirmişti.
Gözleriyle bulutları izliyordu.
“Biliyor musun Murat,” dedi sessizce, “her ülkenin elektriği farklı ama ışığın amacı aynı. Aydınlatmak.”
Ben cevap vermedim. Çünkü bazen bir cümle öylesine tamamdır ki, üzerine hiçbir kelime gerekmez.
İstanbul’a indiğimizde yollar ayrıldı.
Ama bavulumun içinde hâlâ o Çin adaptörü duruyor.
Her baktığımda hatırlıyorum:
Doğru bağlantı, sadece fişle değil, kalple kurulur.
---
Forumdaşlar, Siz Hiç Yanlış Prize Denk Geldiniz mi?
Bazen bir ilişki, yanlış fişi yanlış prize takmak gibidir.
Kıvılcım çıkar, sigorta atar, karanlık olur.
Ama doğru adaptörü bulduğunuzda, ışık bir anda yayılır.
Siz hiç öyle bir an yaşadınız mı?
Birine uyum sağlamaya çalışırken, kendi voltajınızı mı kaybettiniz?
Yoksa tam tersi — biri sizin hayatınıza doğru fişle mi girdi?
Yazın dostlar, anlatın.
Çünkü her paylaşım, bir bağlantıdır.
Ve belki de bu forumda, birbirimizin adaptörüyüzdür…
---
Son Söz: Çin’deki Prizler ve İnsan Kalpleri
Teknik olarak anlatayım diyeceğim ama eminim hepiniz anladınız:
Çin’de “Tip I” priz kullanılır. Üç düz uçlu, sağlam, güvenli bir bağlantı.
Ama bana göre, asıl mesele o bağlantının neye hizmet ettiği.
Elektriği geçiren metal değil, anlayışı taşıyan kalptir.
O yüzden ben hâlâ derim ki:
Doğru adaptörü bulmak, doğru insanı bulmaktır.
Ve bazen bir ülkenin priz sistemi bile, bize hayatı öğretir.
Sizce, gerçekten doğru prize mi bağlıyız, yoksa sadece yan odadan gelen ışığa mı bakıyoruz?
Yorumlarınızı bekliyorum, dostlar.
Belki bu kez, bir priz değil; bir anlayış devresi kurarız hep birlikte.
Selam dostlar,
Uzun zamandır böyle içimden gelen bir hikâyeyi sizlerle paylaşmamıştım. Bazen insanın yaşadığı küçük bir olay, hayatın bütün anlamını anlatır ya hani — işte benim Çin’de bir prizle yaşadığım o küçük an, bana insan ilişkilerinin nasıl da bir “uyum” meselesi olduğunu hatırlattı.
Evet, yanlış duymadınız. “Çin’de hangi priz kullanılıyor?” sorusu, benim için teknik bir detay olmaktan çıktı; bir kadınla bir erkeğin birbirini anlama çabasında sembol oldu.
---
Uçağın İçinde Başlayan Sessizlik
O sabah İstanbul Havalimanı’nın kalabalığında göz göze geldik.
Ben — yani Murat — iş için Çin’e gidiyordum. Yanımda ekipten Zehra vardı. O her zaman olduğu gibi not defterini elinden düşürmeyen, detaylara dikkat eden, duygularıyla işini aynı potada eritmeye çalışan bir kadındı.
Ben ise her şeyin planla ilerlemesini isteyen biriydim. Harita, priz dönüştürücü, otel rezervasyonu, toplantı notları… Hepsi çantamdaydı.
Ama bir şeyi hesaplayamamıştım: kalbin insan planına sığmadığını.
Uçakta Zehra yanıma oturdu.
“Yanına priz dönüştürücü aldın mı?” diye sordu.
Ben hafifçe gülümsedim. “Benim adım plan Murat, unutur muyum hiç?”
O da güldü. “İyi, çünkü ben unuttum.”
O anda bilmediğim şey şuydu: Bazen biri bir şeyleri unutur ki, diğerinin kalbine dokunabilsin.
---
Çin’e İlk Adım ve Karanlık Oda
Pekin’e vardığımızda hava pusluydu, kalabalık gürültülü ama düzenliydi.
Otele girdiğimizde Zehra hemen bilgisayarını çıkarıp çalışmaya koyuldu.
Ama bir anda yüzü soldu. “Murat,” dedi, “bilgisayarın fişi girmiyor.”
Ben hemen çantamdan dönüştürücüyü çıkardım. “Merak etme, bende var.”
Fişi taktım, ama o an kıvılcım çıktı. Odada bir anlık karanlık…
Sigorta attı.
Zehra karanlıkta elini uzattı, bana dokundu. “Bazen her şeyi planlasak da, hayat kendi fişini çeker galiba.”
O kadar basit, o kadar derin bir cümleydi ki…
O an anladım: “Çin’de hangi priz kullanılıyor?” sorusu, sadece elektriği değil, insanı anlamanın da sembolüydü.
---
Erkek Mantığı vs. Kadın Sezgisi
Ben hemen otel resepsiyonuna indim. “We need power adapter,” dedim sert bir tonla.
Görevli bana gülümseyerek birkaç farklı adaptör uzattı. Ben çözüm odaklıydım; birini alıp çıktım.
Ama odada Zehra beni bekliyordu.
“Belki yanlış adaptördür, önce hangisinin uyumlu olduğuna bakalım,” dedi.
“Zehra, bu tip I — Çin standardı. Uyar,” dedim emin bir şekilde.
Takmaya çalıştım, oturmadı.
Bir an sustuk.
Sonra Zehra yumuşak bir sesle, “Bazen doğru olan bile yanlış yere denk gelebiliyor,” dedi.
O an utandım.
Çünkü haklıydı. Teknik olarak doğru olan, duygusal olarak uyumsuz olabiliyordu.
Tıpkı benim planlı dünyamla onun sezgisel kalbinin ilk günden beri çakışması gibi.
---
Bir Prizin Öğrettikleri
Ertesi sabah bir markete gittik.
Raflarda onlarca çeşit adaptör vardı: yuvarlak uçlu, düz uçlu, üç dişli…
Zehra birini eline aldı.
“Bak, bu üç farklı fişe uyum sağlıyor,” dedi.
Gözlerinin içi parlıyordu.
“İnsan da böyle olmalı aslında, değil mi Murat? Her farklı kalbe, her farklı ülkeye uyum sağlayabilmeli…”
O sırada içimden bir ses “evet” dedi ama dilim suskundu.
O an Zehra’nın empatisiyle, benim stratejik bakışım arasında ince bir köprü kuruldu.
Bir priz üzerinden…
Bir anlayış üzerinden.
---
Toplantı ve Dönüştürücü Kalp
Toplantı günü geldiğinde, Zehra sunumu açtı.
Çince karakterlerin arasında kendi notlarını görünce içim burkuldu.
Sunumun sonunda şöyle yazıyordu:
“Uyum, sadece voltajla değil; anlayışla da ilgilidir.”
Sunum bittiğinde Çinli yöneticiler alkışladı.
Ama ben Zehra’ya baktım, onun gözlerinde başka bir alkış gördüm.
Sanki ikimiz de o an, farklı dillerin, farklı kalplerin birbirine bağlanabildiğini anlamıştık.
Bir prizle başladık, ama kalplerin bağlantısıyla bitirdik.
---
Eve Dönüş ve Anlamın Devamı
Dönüş uçağında Zehra başını camdan dışarı çevirmişti.
Gözleriyle bulutları izliyordu.
“Biliyor musun Murat,” dedi sessizce, “her ülkenin elektriği farklı ama ışığın amacı aynı. Aydınlatmak.”
Ben cevap vermedim. Çünkü bazen bir cümle öylesine tamamdır ki, üzerine hiçbir kelime gerekmez.
İstanbul’a indiğimizde yollar ayrıldı.
Ama bavulumun içinde hâlâ o Çin adaptörü duruyor.
Her baktığımda hatırlıyorum:
Doğru bağlantı, sadece fişle değil, kalple kurulur.
---
Forumdaşlar, Siz Hiç Yanlış Prize Denk Geldiniz mi?
Bazen bir ilişki, yanlış fişi yanlış prize takmak gibidir.
Kıvılcım çıkar, sigorta atar, karanlık olur.
Ama doğru adaptörü bulduğunuzda, ışık bir anda yayılır.
Siz hiç öyle bir an yaşadınız mı?
Birine uyum sağlamaya çalışırken, kendi voltajınızı mı kaybettiniz?
Yoksa tam tersi — biri sizin hayatınıza doğru fişle mi girdi?
Yazın dostlar, anlatın.
Çünkü her paylaşım, bir bağlantıdır.
Ve belki de bu forumda, birbirimizin adaptörüyüzdür…
---
Son Söz: Çin’deki Prizler ve İnsan Kalpleri
Teknik olarak anlatayım diyeceğim ama eminim hepiniz anladınız:
Çin’de “Tip I” priz kullanılır. Üç düz uçlu, sağlam, güvenli bir bağlantı.
Ama bana göre, asıl mesele o bağlantının neye hizmet ettiği.
Elektriği geçiren metal değil, anlayışı taşıyan kalptir.
O yüzden ben hâlâ derim ki:
Doğru adaptörü bulmak, doğru insanı bulmaktır.
Ve bazen bir ülkenin priz sistemi bile, bize hayatı öğretir.
Sizce, gerçekten doğru prize mi bağlıyız, yoksa sadece yan odadan gelen ışığa mı bakıyoruz?
Yorumlarınızı bekliyorum, dostlar.
Belki bu kez, bir priz değil; bir anlayış devresi kurarız hep birlikte.